SADETTİN ERBİL "EN GÜZEL HİKAYELERİ"Nİ ANLATIYOR...


BULVAR TİYATROSUNUN BAŞARILI VE SEVİLEN OYUNCUSU SADETTİN ERBİL "EN GÜZEL HİKAYELERİ"Nİ ANLATIYOR...
"Generalin aşkı"nda 39 derece ateşle sahneye çıkmak zorunda kaldım. Lumbago hastalığım depreşmişti. Sahnede iki büklüm doktor rolünü oynuyordum. Seyirciler benim rol icabı öyle oynadığımı sanıyorlardı. İki büklüm oluşumun sebebi ise lumbago idi. Ancak durum anlaşılmasın diye selama çıkmadım. Ama alkışlar kesilmiyor ve seyirciler "doktor, doktor !" diye tempo tutuyorlardı.
Turneye çıkmıştık. Oynadığımız tiyatroya evden bir telgraf gelmiş. Babamın ölümü bildiriliyormuş. Arkadaşlarım "Aman bunu Sadettin'e sahnede vermeyelim. Sonra alıştıra alıştıra söyleriz." demişler. Üçüncü perdede bir telgraf tiradı vardı. Elime bir telgraf tutuşturulur. Telgrafı okuyunca sevinirim. Çünkü sevinçli bir haber almışımdır. Oyunun, telgraf sahnesi geldi. Elime bir telgraf kağıdı verildi. Şöyle bir göz attım. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Çünkü babamın ölümü bildiriliyordu. Meğer İstanbul'dan gelen telgrafla oyundaki boş telgraf kağıdını karıştırmışlar...O telgrafı okuduktan sonra sevinmenin ne kadar güç olduğunu tahmin edersiniz.
Bir turne hikayesi daha : Eski tarz yapılmış bir sahnede oynayacaktık. Sahnenin ortasında suflör kapağı varmış ama sonra bunu bir kontrplakla kapamışlar. Ben birinci perdenin başlarında hışımla içeri girdim. Kontrplakla kapatılan deliği bilmiyordum. Bir çatırtı ve az sonra kendimi kömürlerin üstünde buldum.
Gene bir başka turnedeydik. Bir gece otelimize bir adam geldi. Tanınmış bir şarap fabrikatörü imiş. "Firmamın adını oyununuzda reklam edin." dedi. "Peki." dedik. Tam bir hafta "filan şarabı içtim sapasağlam oldum." gibi sözlerle şarabın reklamını yaptık. Yola çıkarken adam bize bir fıçı şarap yolladı. Kendi yaptığımız reklama kendimiz kanıp bardak bardak içtik. Ama şarap afyonlu imiş. Bir hafta kendimize gelemedik ve otel köşelerinde hasta yattık. Turneye de devam edemedik. 1962