Komşumuz İran'da Hazreti Ali Sevgisi.


İran'da satılmakta olan Hazreti Ali resimlerinden birisi.

KOMŞUMUZ İRAN'DA BİR GEZİNTİ
"İRAN'DA HAZRETİ ALİ SEVGİSİ"
Hazreti Ali'nin bu resmi Tebriz'de bir ressam tarafından yarım saatte yapılmıştır.
ŞEVKET RADO
(1964)

1957 yılında Bağdat'tan Kerbela'ya giderken yolda bir şey dikkatimi çekmişti : Yanımızdan yıldırım gibi bazı otomobiller geçiyordu. Son hızla geçip giden bu otomobillerin her birinin üzerinde siyah örtüye bürünmüş birer tabut vardı. Yanımdaki Iraklıya :
- Nereye gidiyor bu tabutlar böyle ? diye sordum.
- Necef'e gidiyorlar, dedi.
- Bağdat'tan mı geliyorlar ?
- Hayır, İran'dan ekseriya Meşhet'ten, Tebriz'den, Isfahan'dan geliyorlar. İran'da öyle bir Hazreti Ali sevgisi vardır ki orada ölen zengin bir İranlı mutlaka Hz. Ali'nin merkadi civarında gömülmek ister ve bunu evlatlarına vasiyet eder. Daha evvel hayatta iken Hz. Ali'nin yatmakta olduğu Necef'te kendine bir mezar satın alır. Oraya nakledilmek için gereken parayı da bırakır. Adam ölünce tabutunu hemen bir taksiye koyup ceset kokmasın diye hızla Necef'e getirirler. Bunlar onlardır işte ! Dedi...
Iraklı bana bunları anlatırken tabutlu otomobiller yanımızdan hızla geçip gidiyorlardı.

MEZARLIK ŞEHİR
Kerbela'yı ziyaret ettikten sonra oradan Necef'e gittik. Hz. Hüseyin'in yatmakta olduğu Kerbela gibi Hz. Ali'nin yattığı Necef'te Şiiler için bir ziyaret mahallidir. Fakat Kerbela derli toplu bir şehir olduğu halde Necef baştan başa mezarlıktır. Buraya günün her saatinde tabutlar geliyor. Bu tabutlar dört kişinin omuzunda Hz. Ali'nin altın parmaklıklı merkadi etrafında bir defa döndürüldükten sonra içindeki defnediliyordu.
Necef'te kaymakamlığın en mühim işi mezar satmaktı. Mezar fiyatı Hz. Ali'nin merkadine yakınlık derecesi göz önünde tutularak hazırlanmış bir tarifeye göreydi. Hz. Ali'nin merkadinin bulunduğu caminin avlusuna gömülmek için 8-10 bin lira ödemek icap ediyordu. Burada ayrı ayrı mezarlar oluşturmak için yer kalmadığından avlunun altındaki büyük mahzenlere cesetler yukarıdan açılan bir kapaktan atılıyordu.
Avlunun dışından itibaren gene mezarlar başlıyordu. Bunlarında fiyatları Hz. Ali'ye yakınlık derecesine göre değişiyordu. En ucuz mezarlar Hz. Ali'den 4-5 km uzaklara yayılmıştı...

HZ. ALİ SEVGİSİ VE RESİMLERİ
Öldükten sonra Hz. Ali'nin civarında gömülmeyi kendisi için en büyük saadet sayan ve buna ulaşmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Şii İranlı, en büyük sevgiyi Hz. Ali'ye karşı beslemektedir. Bilirsiniz Şii mezhebine göre Hz. Muhammed'in vefatından sonra halifelik Hz. Ali'ye verilmeli idi. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman öne geçmişlerdir. Onun için İran'ın Şii bölgelerinde camilerde olsun, başka yerlerde olsun Hz. Ali'den evvelki halifelerin adı hiçbir surette geçmez. Onlar için yalnız Hz. Ali vardır, Hasan ve Hüseyin vardır. Peygamberimizin kızı ve Hz. Ali'nin eşi Fatma vardır. Şii İranlılar parmaklarında onların isimleri yazılı gümüş ve akik yüzükler taşıyorlar.
İran'da beni en çok hayrete düşüren; evlerde olsun, dükkanlarda olsun hemen her yerde duvarlarda asılı duran Hz. Ali'nin resimleridir. Bazı dükkanlarda Hz. Ali ile İran şahının resimleri yan yana asılıyor. Dükkanlarda üzerinde Hz. Ali'nin resmi basılmış büyük takvimler gördüm.
Hemen hemen bütün İran şehirlerinde fakat en çok Tebriz'de Hz. Ali resmine rastladım. Burada Hz. Ali'nin resmini yapan ve bununla geçinen ressamlar var. Tabaklar üzerine, fayanslar üzerine, madeni levhalar üzerine, kağıtlara yarım saat içinde ve bizim paramızla 15 liraya Hz. Ali'nin resmini yapıyorlar. Tahran'da Ittılaat gazetesinin sahibi Mesudi Bey'in matbaası bu resimleri ofset sistemiyle basmaktadır. Fakat şayanı dikkat olan nokta Hz. Ali'nin tek resmi oluşudur. Yani yapılan bütün resimlerde aynı çehreye sadık kalıyorlar. "Hz. Ali'yi bu şekilde tasavvur eden ressam kimdir ?" diye sordum bilemediler. Yapılan resim en eski din kitaplarındaki Hz. Ali tasvirine uygunmuş. Kara kaşlı, kara gözlü, siyah sakallı, güzel, çok zeki ve kudretli bir sima.
Demek ki Şii mezhebinde resim yasak değildir. İran'da hemen her yerde rastlayacağınız ve benimde birini Tebriz'den, diğerini Tahran'dan aldığım iki resmi üstte görüyorsunuz...