Bir Astronot İtham Ediyor : "Apollo-13'ün Ay'a Ulaşması Mucize Olurdu..."


BİR ASTRONOT İTHAM EDİYOR : "APOLLO-13'ÜN AY'A ULAŞMASI MUCİZE OLURDU..."
GÜNEŞ TANRISI APOLLO : Üstte görülen arma Güneş tanrısı Apollo'yu temsil etmekte. Üç at güneş arabasını dünyadan ay'a doğru çekmektedir. Sol fotoğrafta ise Apollo-13'ü uzaya götüren Saturn-5 roketi görülmekte.

İTHAM EDEN ASTRONOT : Halen Amerika'da Cornell üniversitesinde astronomi profesörlüğü yapan eski uzay adamı Brian O'Leary üç yıl önce astronot adayı seçilmiş fakat bir süre sonra istifa edip çekilmişti. Daha sonra NASA uzay merkezinde gördüklerini açıklayan Brian, uzay merkezinde ilim adamlarından çok deneme pilotlarına önem verilmesini doğru bulmamaktadır. Üstteki fotoğrafta eski astronot 1 yaşındaki oğlu ile görülmekte...1970


1- YOLCULAR : Apollo-13'ün yolcuları James A. Lovell, Fred Haise ve Jack Swigert uzay gemisine binmeden önce.
2- JAMES A. LOVELL : Apollo-13 ekibinin komutanı. Uzaya 4. gidişi. Uzay uçuşlarında dört defa rekor kırmış. Evli ve dört çocuk babası.
3- FRED HAISE : Apollo-13 ekibinin ikinci adamı. Uzay yolculuğuna ilk çıkışı. Rekortmen bir pilot. Evli ve üç çocuk babası.
4- JACK SWIGERT : Apollo-13 ekibine son anda katıldı. Bekar. Uçuş programını dünyada bırakacak kadar dalgın fakat usta bir pilot.

12 Nisan 1970 Pazar gecesi Türkiye saatiyle 21.13'de uzaya fırlatılan Apollo-13 içindeki üç yolcuyu Ay'a götürecekti. Fakat bu 13 rakamı uğurlu olmadı. Aksilikler birbirini kovaladı. Aksilik, uzay yolcularından astronot Mattingly'in kızamığa yakalanma tehlikesi baş gösterdi ve yerine Swigert alındı.
Fırlatma sırasında 3. kademe roketlerinden birinin motoru bir dakika erken durdu. Bu ilk tehlike işaretiydi. Apollo 13 dünya çevresindeki yörüngesinden çıkıp Ay doğrultusuna gireceği sırada ikinci tehlike baş gösterdi. Saturn 5 füzesinin ikinci kat ana motoru tutukluk yaptı. Sonrasında diğer uğursuzluklar birbirini kovaladı. 14 Nisan sabahı 5.54'de ana kabinde elektriği sağlayan yakıtlı üç pilden ikisi bozuldu. Artık Apollo 13 yolcularının Ay'a ulaşması imkansızdı. Çaresiz geri döneceklerdi. Bundan sonra uzayda bütün dünyanın heyecan ve merakla izlediği bir ölüm kalım savaşı başladı. Apollo 13'ü başarısızlığa uğratan aksilikler neden doğmuştu ? İşte zihinleri kurcalayan bu soruyu eski bir astronot olan astronomi profesörü Brian O'Leary cevaplandırıyor. Açıklamasıyla bütün Amerikayı birbirine katan O'Leary, aşağıdaki yazısında başarısızlığını doğuran olayları dile getirmektedir : 

1967 yılının 21 Temmuz günü Amerikanın bir numaralı uzay adamı Alan Shepard beni telefonla aradı. O tarihte ben Berkeley'deki California üniversitesinde astronomi profesörü idim. Alan Shepard telefonda astronot olmak üzere eğitime tabi tutulacak 11 ilim adamı arasında benimde bulunduğumu bildirdi. 27 yaşındaydım ve kendimi bildim bileli uzay tutkusuyla yaşamıştım.
Alan'ın telefonundan sonra nihayet çocukluk hayallerimi gerçekleştireceğime inandım. Fakat maalesef yanılmışım. 8 ay sonra astronot adaylığından istifa ettim. İstifamdan sonra zamanla pişmanlık duymamış değilim. Fakat Nasa yetkilileri hata üstüne hata işledikçe içimdeki pişmanlık kayboldu. Apollo programı yolculuklarını hep uzaktan takip ettim. Hemen şunu söyleyeyim ki Apollo 13 ekibi Ay'a inselerdi buna çok şaşıracaktım.
18 Eylül 1967 hayatımın en önemli günlerinden biridir. İşte o gün astronot olarak Houstan'daki insanlı uzay yolculuğuna hazırlık merkezindeki pilotlar toplantısına ilk defa katıldım. Alan, kelimenin tam anlamıyla "çakı gibi" 50 genç adamı etrafına toplamıştı.
İlk dakikaların heyecanı geçtikten sonra Alan'ın sözleri beni müthiş şaşırttı. Diğer astronotların aynı şaşkınlığı taşıdığını tahmin ediyorum. Shepard :
- Arkadaşlar, diye başladı. Uzun bir süre hareketli bir çalışma programı uygulaması yapamayacağımızı bilmelisiniz. Washington'dan aldığımız haberler hiçte ümit verici değil. Apollo programları bütçesinin kısılması ihtimali var. Gerçi hepinizi ilk fırsatta uzaya göndermek istiyoruz ama bunu garanti edemeyeceğimizi bilmelisiniz. Şimdilik burada sizlere pek ihtiyacımız olmayacak.
İşte böylece bizler yani ilim adamı olarak astronotlar arasına karışmış hevesliler için şüphe ve endişeyle dolu bir dönem başlamıştı. Günler geçtikçe diğer astronotların arasında barınmamızın güç olduğuna inanmaya başladık. Bir kere uzay merkezinin birinci sınıf astronotlarıyla konuşabilmek, dostluk kurabilmek hemen hemen imkansızdı. Onlar merkezin önemli kişileriydi...

BİLGİNLERİN CANI CEHENNEME
Daha başlangıçta astronot programının deneme pilotlarının tekeli altında olduğunu fark etmiştim. Uzaya gitmiş olan astronotlarda aralarında ilim adamlarının bulunmasından memnun değillerdi. Özellikle astronot Frank Bormann, bir toplantıda "İlim adamlarının canları cehenneme !" diye bağırarak duygularını açıkça ifade etmişti.
Astronotlarla dostluk kurmak için eşimden yardım istedim. Astronot eşleri vakitlerinin çoğunu kocalarından ayrı geçirdikleri ve her zaman aşağı yukarı aynı endişeler içinde kıvrandıkları için onların birbirleriyle anlaşmaları daha kolaydı. Nitekim eşim birkaç defa astronot eşlerinin toplantılarına katıldı ve nihayet astronotların hepsinin eşleriyle birlikte katılacakları bir toplantı tertiplendi.
Maalesef toplantı benim şüphelerimi doğrulamaktan başka bir işe yaramadı. Hanımlar bir köşeye çekildiler, deneme pilotları ise ayrı bir köşeye. İlim adamları da salonda başka bir köşeye. John Glenn ile akrabaları da herkesten ayrı bir yerde toplandılar.
Aslında ilim adamı olarak astronotlar arasına karışanların boş vakitlerini ilmi denemeler yaparak geçirmeleri gerekirdi. Oysa elimize verilen yönetmelikte ilmi çalışmalarımız kesinlikle yasaklanıyor, bizden sadece uzay pilotu olmamız isteniyordu.
İlmi denemeler yapmamıza izin verilmiyordu ama biz bir yıl sonra T-38 jetleriyle deneme uçuşlarına başlayacaktık. Ben astronot adayı seçildikten üç hafta sonra en başarılı ve en değerli astronotlardan biri C. C. Williams, T-38 uçağıyla uçarken kaza geçirip ölmüştü. Williams kazada ölen 8. astronottu ve hala sakat T-38'lerle uçmamızda ısrar ediliyordu.
Bizim uzay programımızın aksayan tarafı nedir ? Hemen durumu özetleyeyim :
Deneme pilotlarının astronotluk mesleğini tekellerinde tutmaları ve Houston'u ilmi çalışmalardan uzaklaştırmak istemeleri. Kendilerini dev aynasında görüp her şeyi ve herkesi küçümsemeleri. Bu yüzdende unutkanlıkların sıralanması. Mesela başlıca vazifesi uzayda fotoğraf çekmek olan Swigert, fotoğraf çekmek istemez. Aynı ihmalkarlık Apollo 12 ekibinin Ay'da milyonlarca dolarlık filmleri unutmasına sebep oldu. Yine Swigert, uçuş programını üs'te bırakacak kadar ihtiyatsızlık etti. Apollo'ların başına er geç bir şey gelecekti. Daha fırlatılmadan önce Apollo 13'ün geçirdiği maceralar bence bugünkü sonucu kaçınılmaz hale getirdi.
Daha öncede belirttiğim gibi astronotlar birbirine zıt iki ayrı gruptan seçiliyor. Bugün astronotlar arasında deneme pilotlarının sayısı ilim adamlarının üç mislidir. Yakın bir gelecekte ise astronotlar arasında bir ilim adamı kalmaması mümkün. Tam manasıyla gelişmiş bir uzay programının ancak iki grup astronot arasında bir denge kurulduğu taktirde uygulanabileceğine inanıyorum...

ASTRONOTLAR VE EŞLERİ
Apollo 13 ekibi dünyadan yüz binlerce kilometre uzakta peş peşe ölüm tehlikesi atlatırken bütün dünya heyecan içindeydi. Tabii uzayda süren ölüm kalım savaşıyla en fazla ilgilenenlerde James A. Lovell ile Fred Haise'nin eşleri oldu. İki genç kadın soğukkanlılığını kaybetmemeye çalışarak maceranın sonunu beklediler. Gerçi kendileri dünyada kalmışlardı ama kalpleri uzayda kocalarının yanındaydı. Üstte sağdaki fotoğrafta Lovell'in eşi, hemen üstünde Haise'nin eşi ve uzaya gidemeyen astronot Mattingly görülmekte...