KANSER HASTALIĞI MÜCADELESİNİN FEDAİ MAHPUSLARI... New York'taki meşhur Sloan Kettering kanser enstitüsünden gelen son haberler insanların ekserisinde kanserin sirayetine karşı meçhul bir muafiyetin mevcut olduğunu göstermektedir. Enstitünün son günlerde neşrettiği raporda bu muafiyetin mevcudiyetini belirten üç mühim netice sayılmaktadır : 1- Kanda properdin adında bir madde bu muafiyetin unsurlarından birisidir. 2- Kanserli hücrelerle aşılanmış farelerin kanı diğer farelerde kansere karşı bir muafiyet yaratabilmektedir. 3- Nihayet Amerikanın Columbus hapishanesindeki mahkumlara 3. ve sonuncu kanser aşısıyla zerk edilen hasta hücrelerde vücut tarafından yok edilmiştir. Aşağıda üzerinde kanser tecrübesi yapılan ilk insan grubunu teşkil eden ve yukarıda sözü geçen rapora göre de kanser aşısının bulunması gibi muazzam bir keşfe amil olmaları ihtimal dahiline giren bu mahkumların, bu fedai mahpusların röportajını bulacaksınız...1957 Üstte; Doktor Southam'ın eli ile mahpusun derisi altından kanına üç milyon kanserli hücre geçiyor. Fedai mahpuslar bu korkunç tecrübeyi cesaretle karşılıyorlar fakat heyecanlanmaktan da kendilerini alamıyorlar. Bu an hayatlarının belki en facialı fakat en şerefli anıdır. Mahkumiyet utancı ile ne manalı bir tezat...
|
BİR GÜNLÜK İSTİRAHAT Kendilerine gönül rızası ile kanser aşılatanların çoğu enjeksiyondan sonra geceyi eczanede geçirmişlerdir. Fakat bu resimde görülen mahpus o korkunç andan sonra hücresine çekilmeyi tercih etmiştir. Kanser kobaylarının bu çetin imtihandan sonra elde ettikleri yegane mühim kazanç bir günlük istirahattir... "Çocuklarım henüz çok küçük. Benim hapishanede olduğumu bilemezler. Fakat ilerde bunu öğrendikleri zaman benim iyi bir şey yaptığımı anlayacaklardır..." Bunu söyleyen Birleşik Amerika'da 2.200 yerine 4.550 mahpusun bulunduğu en köhne hapishanelerden biri olan Columbus state hapishanesindeki mahkumlardan biridir. Niçin ? Çünkü, hiçbir menfaat, hiçbir hususi muamele karşılığı olmadan sırf insaniyet duygusuyla kanser araştırmalarına hizmet için kendi kanına kanser serumunu aşılatmıştır. Hapishane baş doktoru Mr. Brooks geçen yılın başında haftalık hapishane gazetesinde neşrettiği bir davetle 25 kişi istediği halde bu davete muhtelif yaşlarda ve muhtelif bedeni ve uzvi şartlarda 100 mahpus evet diye cevap vermişti. Bu şaşılacak derecede yüksek bir fedakarlıktı. Bunlar kendilerine uzatılan ve hiçbir hususi muamele beklemediklerini bildiren kağıtlara kayıtsız şartsız imzalarını basmışlardı. Çünkü, en ufak bir menfaatin bu fedakarlığı küçük düşüreceğinden başka kabul edilmeyeceğini de biliyorlardı. İçlerinde idam mahkumları ile dimağı muhtel olanlardan tek kişi yoktu. Çünkü doktor Brooks'un itiraf ettiği üzere onlarla hakiki bir temasa geçmek çok güç olacaktı. Her bakımdan sıhhatli olan bu gönüllülerin kanına zerk edilen tohumlar malum olan muhtelif kanser tipine müptela hastalardan alınmış ve kültür yapılmıştı. Her elde edilen kültürün santimetre küpünde 5 ten 10 milyona kadar kanser hücresi vardı. Bunun yarım santimetre küpü önce sol kola, sonra sağ kola zerk ediliyor ve her gönüllü ya aynı tipten, yahut muhtelif tiplerden kültür örneklerine aşılanıyordu. Netice şu oluyordu : Sağlam bir bünye ilk serumdan yedi gün sonra zerk edilen kanser tohumlarını yok ediyordu. İkinci bir serumda ancak 14 gün sonra ve kolda bazı sancılar duyularak tohumlar eriyip kaybolmakta idi. Üçüncü şırıngada bünye kanser tohumlarını gene yok ediyordu ama ikincisinden daha uzun zamanda. Bu suretle doktorlar şu hükme varmışlardı ki, vücutta hem anti kanseriyen bir madde vardı ve bu madde kanseri yok edebiliyordu, hem de bu maddeyi kana zerk etmek imkanı hasıl olabilecekti. İşte son tecrübeler bu yolda inkişaf etmektedir. Fakat bütün bu araştırmaların ve kanser gibi korkunç bir afetin savaşçıları arasında Columbus state hapishanesinin isimleri ilan edilmemiş olan meçhul kahramanları muhakkak ki en başta gelmektedir... |