Utana, sıkıla : Gelecekle ilgili büyük tasarıları vardı Türkan Şoray'ın. Fakat nedense anlatırken utanıyor, sıkılıyordu. Yıllarca huzurlu bir aile yuvasının özlemini duymuştu. O henüz 14 yaşındayken babası evi terk etmiş, geçim derdi onun omuzlarına yüklenmişti. Ortaokulda tahsili bırakmak zorunda kalan Türkan Şoray şimdi kendi durumundaki çocuklara yardım elini uzatıyor... Pırıl pırıl bir bahar sabahıydı, İstanbul yavaş yavaş uyanıyor ve sokaklarda tek tük insanlar görülüyordu. Beşiktaş'ta Barbaros Bulvarında Yıldız'a doğru uzayan bir arsa üzerinde siyah pantolonlu bir kadın dikkatle etrafına bakınıyordu. Türk sinemasının bir numaralı yıldızı Türkan Şoray'dı bu kadın. Ama ne arıyordu acaba buralarda ? Usulca yanına yaklaştım ve kendimi tanıtıp orada bulunuşunun sebebini sordum. Gözlerinden bir endişe bulutu geldi geçti. Önce söylemek istemedi. Israr ettim. Nihayet utana sıkıla, başını yolun kenarındaki boş bir arsaya çevirip fısıldar gibi : - Burası benim, dedi. Yakında burada bir iş hanı yaptıracağım. İnşaata başlamadan önce arsaya bir göz atmak istedim. Fakat ne olur yazmayın, bunu açıklamak biraz görgüsüzlük, biraz övünmek gibi geliyor bana. Birden gözü saatine ilişti "Oh !... Geç kaldım." diye hafif bir çığlık attı. Ve arabasına koştu. O arada kendisiyle sette buluşmak üzere anlaşmıştık. 2 saat sonra bu defa "Mağrur kadın" filminin setinde karşı karşıya geldik. Ben, beklemeden aynı konuya döndüm. Türkan Şoray'ın iri gözlerinden yine bir utanç dalgası geçti. Sonra : - O arsayı 2 yıl evvel 650.000 liraya satın almıştım dedi. Bugün 2 milyon veriyorlar ama satmayacağım. Bu benim, sanat hayatımın yanında iş kadını olarak atacağım ilk adımım olacak. Altında dükkanları, üstünde de kat kat yazıhaneleri olan büyük bir iş hanı yaptıracağım. Konuşurken heyecandan dudakları titriyordu. Yüzüne baktım, rol yapmıyordu. Gerçekten samimiydi. İri gözlerini bir an uzaklara dikerek durdu, düşündü ve : - Size her şeyi başından anlatırsam beni daha iyi anlayacağınızı umuyorum, dedi. Ben, gerçek aile saadetini tadamamış bir insanım. Çocukluğum anne-baba çekişmesi, büyük anne-büyük baba himayesi arasında geçti. Fakirdik, fakat okumak istiyordum. İyi bir öğrenci idim de. Günün birinde annem ile babam ayrıldılar. Henüz 14 yaşındaydım. Babam bizi beş parasız terk etmişti. Ailenin büyük çocuğu olarak evin idaresi benim omuzlarıma yüklendi. Güzel yıldız birden sustu. Boğazını bir şeyler tıkamıştı sanki, sonra : - O sıralarda ortaokul ikinci sınıftaydım diye devam etti. Bir film teklifi almıştım. Hemde baş roldü. Kabul ettik. Büyük yıldızlar 10-15 bin lira alırken bana bin lira vermişlerdi. Yinede bizim için büyük paraydı bu ! Derken teklifler çoğaldı, ödenen parada arttı. Yaşım küçük olduğu için para işlerimle hep annem ilgileniyordu. HAYATINDAKİ DÖNÜM NOKTASI Güzel yıldız sonra hayatında bir dönüm noktasına ulaşmıştı. 17 yaşındayken Rüçhan Adlı ile karşılaşmıştı. Uzun süredir adı, adıyla birlikte anılan Adlı, kendisinden büyüktü fakat iyi bir iş adamıydı. Başlangıçta onu uyardı, dostça öğütlerde bulundu. Ve bir erkek gözüyle onun başı boş hayatını bir düzene soktu. Bu arada Türkan Şoray'da ona bağlandı. 18 yaşına geldiği için artık kazancını kendisi kullanma imkanına da kavuşmuştu. - Alın teriyle ve bin bir güçlükle kazandığım parayı gerektiği yerde harcamayı öğrenmiştim, dedi. Eskiden sadece yaşamamıza yeten paradan artık biriktirmeye bile başlamıştım. Belki daha en çok on, on beş yıl film çeviririm. Ama sonra ne olur, onu bilmiyorum... Bildiğim, gelecek için bir miktar yatırım yapmamın şart olduğu. Türkan Şoray'ı daha evvel hiç görmemiştim. Konuşurken onu dikkatle dinliyordum. Bir ara onda içini dökmek ister gibi bir hal sezdim. Filmlerden, gazetelerden tanıdığım Türkan ile karşımdaki Türkan arasında çok vardı. Ben onu incelerken o amacını şöyle izah etti : - Bütün amacım öldüğüm zaman geride sarsılmaz bir "Türkan Şoray Vakfı" bırakabilmektir... Bu iş hanı kuracağım vakfın bir başlangıcı olacak. Daha sonra gireceğim ticari işlerin karını da bu vakfa bırakacağım. Benim ne gece hayatım var, nede giydiğim kıyafetlerimin dışında aşırı bir masrafım. Böylece benim gibi anne-baba sevgisi tatmamış fakir çocuklar için sıcak bir yuva bırakabileceğim...1970 |