Gönül Yazar & Elif Türkan Atamer


GÖNÜL ELİF'İN FALINA BAKTI !
Fakat Gönül Yazar'ın fal tekerlemeleri boşa çıkmış ve Elif Türkan'ın iki cümlesi tutuvermişti...

Gönül Yazar "Elif" adını çok beğenmişti. Ne güzel bir ad dedi. Elif Türkan ile tanıştıkları gün ilk cümlesi bu olmuştu. Üstelik birbirlerine rakibe sayılırlardı. Bir şirketin patronu aynı yıl için ikisine de teklifte bulunmuştu. Ama birbirlerini çok sevmişlerdi. SES'in Ankara bürosunda tanışmışlardı. Gönül İstanbul'dan Ankara'ya şarkı söylemek için gelmişti. Elif Türkan'da "Cengizhan'ın bisikleti" oyunu için İzmir'e gidiyordu. Gönül Yazar orta şekerli kahve içerdi. Elif Türkan ise şekerli. Sonrasında fincanlarını kapadılar.Birbirlerinin fallarına bakacaklardı. İlk sözü Gönül aldı...
- Elifçiğim yüreğin sıkıntıda imiş feraha çıkmışsın. Büyük kapıdan bir para alacaksın. Gece vakti kalabalık bir yere gidiyorsun. Nişan mı desem, mevlit mi desem düğün mü desem ?.... Bu kalabalıkta birinin nazarı değecek... Göz boncuğu takmayı unutma... Bir horoz adağın var. O adağını iki vadeye kadar yerine getir. Kara sevdaya tutulmuş görünüyorsun. O can seni sevmez, sen onu seversin...
Gönül en usta falcıları bile kıskandıracak bir üslupla fal bakmaktaydı. O deyimleri kırk yıllık falcılar dahi kullanamazdı. Sıra şimdi Elif'e gelmişti. O geleneksel fal tekerlemelerini bilmiyordu. Gönlünden o an ne geçiyorsa onu söyledi :
- Kardeşçiğim senin uzun boylu bir sevdiğin var... Sıkıntıdasın... Kaza gibi bir şey atlatacaksın. Bir mektup bekliyorsun.
Bir hafta sonra Gönül Yazar, Elif Türkan Atamer'i ev-ev sokak-sokak aradı. Onu görmek ve falına baktırmak istiyordu. Çünkü ilk falı doğru çıkmış ve bir mektup almış. Ayrıca bir otomobil kazası geçirmişti. Ama ne yazık ki Elif İzmir'de idi...1962