Çiğdem Selışık


KENT OYUNCULARININ BAŞARILI SANATÇISI = ÇİĞDEM SELIŞIK
Odadaki eşyaların yerleşme, duvarlardaki tabloların renklenme simetrisine insanlarda uymuştu. Pencereye yakın köşedeki koltukta bir kadın, öteki uçta orta yaşlı bir erkek oturuyordu. Bu iki arasında uzanan paralel çizgiyi ise yerde oturan genç ve güzel bir kız ortalıyordu. Genç kızın gözü karşı duvardaki takvimde idi. Sonra sağındaki kadına döndü :
- "Anne, bugün ayın kaçı ?" dedi.
Kadının gözü takvime gitti :
- 28 Aralık ! Ama niye soruyorsun !... Gecenin bu saatinde, gidişine 4-5 saat kalmış günle işin ne ?...
Genç kız bu sözü duymazdan geldi. Orta yaşlı adama döndü :
- Baba, yılbaşına kaç gün var ?...
Orta yaşlı adam baş parmağını sırasıyla şehadet, orta, yüzük parmakları üzerinde dolaştırdı.
- Bugünü saymazsan 3 gün...
Odanın simetrisinde küçük bir değişiklik olmuştu. Orta yaşlı adam ile kadının başları ortalarında oturan genç kıza çevrilmişti. Kız titrek bir ses ile :
- Üç gün sonra yeni yıla giriyoruz. Sizden ilk defa bir yılbaşı hediyesi isteyeceğim. Bu hediyeniz beni mutlu edecek !...dedi.
Orta yaşlı adam gülümsedi :
- Nasıl bir hediye ? Diye sordu. "Her halde oyuncak istemezsin..."
Genç kız babasının sözünü kesti :
- Bu manevi bir hediye olacak. Dedi."Bir evet kelimesi beni mutlu etmeye yetecek..."
Orta yaşlı adamla, kadın söz birliği etmişler gibi :
- Ortada evet ya da hayır diyecek bir konu var mı ?
- Evet, bir teklif !...
Adamla, kadın göz göze geldiler. Orta yaşlı adam göz kırptı, gülümsedi. Genç kız sözüne devam etti :
- Anladığınız sandığınız gibi bir teklif değil. Bir evlenme teklifi olmadığını açıklayabilirim.
Genç kız elbisesinin cebinden bir kağıt parçası çıkardı :
- Bu mektubun son cümlesine cevap vereceksiniz.
Ve mektubu okumaya başladı...
"Sevgili kardeşim Çiğdem Selışık, yakında sahneye koyacağımız "Baharın sesi"nde oynamak üzere İstanbul'a gelir misiniz ? Sizin başarılı bir tiyatro oyuncusu olacağınıza inanıyorum. Tabii gelişiniz anneniz Betül hanım ile babanız Ziya beyin evet demesine bağlı. Selamlar, sevgiler... Yıldız Kenter"
Genç kız annesiyle babasının yüzüne baktı. Onlar söz birliği etmişler gibi :
"Evet" dediler.
O evetten bir ay sonra sahneye konan "Baharın sesi"nde oynayanlar bölümüne Çiğdem'in adı da yazıldı.
Çiğdem bu hikayenin başını şöyle anlatıyor :
"Dilerseniz bana o mektubu yazan Yıldız Kenter'i nasıl tanıdığımı anlatayım. Yıldız hanımın kızı Leyla ile üç yaş küçük kardeşim Şebnem, aynı öğretmenden bale dersleri almışlardı. Ailece Erdek'e gitmiştik. Yıldız Kenter'de oradaydı. Uzaktan eliyle bana gel işareti yaptı. Gittim. Beni kardeşim Şebnem sanmış. Gerçekten benzeriz de. İşte böylece yanlışlıkla yapılan gel işareti ile tanışmış olduk.
Bir virgül boyu düşünüyor sonra sözlerini şöyle noktalıyor :
"Tiyatroyu çok seviyorum. O günden sonra en sevdiğim işaret "gel", kelime ise "evet" oldu. Ancak çok sevmeme rağmen gene de çağrılan yere gidemiyorum. Her söze evet diyemiyorum..."...1962