KOLAY UNUTULMAYACAK SANATKAR BESTEKAR OSMAN NİHAT AKIN Osman Nihat piyanosunun başında ve dostlarının arasında bulunduğu zamanların hayatının en mesut anları olduğunu söylerdi... Bestelerini umumiyetle gece yapan bestekar, evinde bir çalışma esnasında (altta) ve bir dost meclisinde eli şakağında yeni bir nükte düşünen hali ile (üstte).... |
Ahmet Rasim'in Kadıköy'deki evinde tertiplediği ve devrin tanınmış insanlarını sık sık misafir ettiği içki alemlerinde sohbetler edilip nükteler söylenir, şarkılar okunurdu. Yine böyle günlerden bir gün yemekler yenmiş, içkiler içilmiş ve sıra şarkılara gelmişti. Bu arada Ahmet Rasim'in yanına bıyıkları henüz yeni terlemeye başlayan bir genç yaklaştı : - Dede, dedi. Hacı Arif Beyin yeni öğrendiğim bir bestesini okumama müsaade eder misiniz ? Ahmet Rasim torununun sesinin güzel olduğunu bilirdi. Bu yeni öğrendiği şarkıyı nasıl okuyacağını merak etti. "Ne müşkülmüş seni sevmek, sana yar olmak..." diye başlayan şarkı bittiği zaman hazır bulunan herkes bu güzel sesin tesiri altında idi. Nihayet Ahmet Rasim'in gür sesi sükuneti bozdu : - Osman, beste de güfte de çok güzel. Güzel ama Hacı Arif beyin bütün külliyatını ezbere bilirim. Böyle bir eserini şimdiye değin işitmedim... dedi. Bunun üzerine kendi bestesini ilk defa bir sanatsever topluluğu karşısında okumanın ve beğenilmiş olmanın verdiği şaşkınlıktan kurtulmaya çalışan henüz yirmi yaşlarındaki Osman Nihat : - Kendi bestem dedeciğim, önce cesaret edememiştim de... diye cevap veriyordu. 1932 yılının baharında büyük kız kardeşinin bir kız çocuğu oldu. Yeğeninin simsiyah gözleri, hareketli hali ve ilk defa dayı olmanın verdiği sevincin tesiri altında olan Osman Nihat, çok sevilen : Sensin gözümün nuru, baharın güneşi Aşifte gözlerinin yoktur eşi Bin dertle yanan ruhuma sardın ateşi Aşifte gözlerinin yoktur eşi... şarkısını bestelemişti. Osman Nihat hayatının son dakikasına kadar çektiği ıstıraplara rağmen neşesinden bir şey kaybetmemişti. Kendisine hastalığının şiddetli romatizma olduğunu söylemişlerdi. Ama gerçek olan, akciğer kanseri değerli sanatçıyı dize getirmişti. Amansız sancılar içinde kıvranırken bile yüzünde tebessüm ifadesi ile gene de "Ahırkapı feneri gibi dakikada bir çakan şu belimdeki ağrıya artık dayanamıyorum." diyerek nükte etmekten geri kalmıyordu. Bütün ömrü bir nükte silsilesi olan bestekar, 1956 senesinde Yüksek denizcilik okulunda işletme ekonomisi hocalığından kendi isteği ile emekliye ayrılmıştı. Hocalığından başka uzun yıllar çeşitli dergilere, gazetelere fıkralar ve "ofsayt" adı altında spor yazıları yazmış, futbol oynamış, hakemlik yapmıştı. "kopuklar" adlı bir kitabı basılmış ve ayrıca "deniz iktisadiyatı" adlı bir eser üzerinde de çalışmıştı. Allah mekanını cennet etsin...1959 |