ÇOK YAŞAMANIN SIRRI NEDİR ?... Geçenlerde Şeyh-ül Etibba seçilen seçilen doktorların piri 90 yaşındaki Ordinaryüs Profesör Refik Güran hayatını anlatıyor ve yukarıdaki soruyu cevaplıyor. Yazı masası arkasında oturan zatın yaşının tam bir asrı doldurmasına 10 yıl var. Soru bu bakımdan biraz acayip kaçtı ama 100 yılı doldurmaya 10 senesi kalmış bir ömrün hikayesinde herhalde sevmeye ve sevilmeye bir yer ayırmak gerekir. - Okumaktan, işten aşık olacak vakit kaldı mı !... Karımı bile görmeden aldım. Zaten bilirsiniz bizim gençlik günlerimizin rastladığı devirde kendimize seçeceğimiz hayat arkadaşının yüzünü görmemiz, oturup konuşmamız ne mümkün ! Evin büyükleri, çoğu kez annelerimiz bu işin sorumluluğunu alırdı. Sorar soruşturur ve söz keserdi. Sonrada bizlere ruhsat çıkardı. Bende eşimi bu şartlarda aldım. Onu ancak gerdek gecesi tanıdım. Fakat sonrasında aşık oldum. Bu aşk tam 62 yıl sürdü. Ecel almasaydı dahada sürecekti... Baktım gözlerinden iki damla yaş aşağı doğru süzüldü. Demek bu aşk hala taptaze yaşıyormuş... Karşımda Türk tıp ilminin çok iyi tanıdığı muhterem bir sima var. Ord. Prof. Refik Güran. Geçenlerde Türk hekimleri dostluk ve yardım cemiyetinin "Şeyh-ül Etibba" payesi verdiği, bizde mikrobiyoloji ilminde birçok keşifleriyle çok üstün hizmetleri görülen, şöhretli ilim adamı, Türkiye'nin halen en yaşlı doktoru... - Beyefendi Allah daha uzun etsin. Ortalama 60 yılı aşmayan bir insan ömrünü hemen hemen bir misli yukarı çıkarmanın bazı sırları var mı ? Özel bir yaşama programımı tatbik ediyorsunuz ? Gülümsedi. - Bol bol yoğurt yiyorum. Basilini kendim keşfettim. Öldürücü veya hasta edici mikroplardan uzak halis Türk yoğurdu. Yoğurdun sağlık üzerinde çok önemli yeri olduğuna inanıyorum. Birde mevsiminde mümkün olduğu kadar çok sebze, domates ve sonrada çok az ekmek... Mamafih sadece gıda rejimi ile sıhhatli ve uzun yaşanmayacağı doğaldır. Ben hayatımı kötü kullanmadım. Geçici zevklerden nefsimi uzak tuttum. Tabii bir keşiş gibi değil, sadece yerinde ve ölçülü. Bilhassa sigara hiç içmedim. Alkolde daima az aldım. Evde bütün telefon numaralarını ona soruyorlarmış. Hafızası hala genç. - Beni üzen kaybettiğim insanlar. Sevdiklerimi gömdükten sonra inanır mısınız "birazda kendimi gömdüm" diyorum. Tıp hayatı Türkiye'de pek az kimseye nasip olacak güçlü bir çalışma ile geçmiş. Bilhassa yokluk ve savaş yıllarında Balkan harbi, 1. Cihan harbi, Kurtuluş savaşında bu büyük adamın bugün bile çok az bilinen ilmi çalışma ve keşifleri tam bir tevazu içinde geçmiş. Fakat bu çalışmalarla memlekete maddi imkanlarla ölçülmesi mümkün olmayan faydalar sağlamıştır. Mikroplarla savaşarak onları yenmesini bilen Refik Güran hoca harp meydanlarında sıtma, dizanteri, tifüs, tifonun kırıp geçirdiği, binlerce ölü verdirttiği, aşı ve serumun memleket sınırlarından girmesine imkan bulunmayan yıllarda o, sırf kendi bulduğu cihazlarla meydana getirdiği aşı ve serumlarla milyonlarca Türk evladının hayatını kurtarmıştır. - Öyle harplerde bulundum ki 2000 kişi vurulup ölmüş, oysa bu hastalıklardan 100.000 kişinin öldüğünü görmüşümdür. - 20 yıllık bir mebusluk görevinizi biliyoruz. Bu dönemde büyük Atatürk'ün de sofrasında sık sık yer almışsınız. Ataya dair bir hatıranızı nakleder misiniz ? İnsanı geçmişte kalmış hatıraların zirvesine çıkartan büyük bir yorgunlukla yavaş yavaş anlatmaya başladı... - Bir gün sofrada idik. "Yemekte su içilir mi, içilmez mi ?" diye bir tartışma yapılıyordu. Birçok tanınmış kimselerin, profesörlerin bulunduğu sofrada bende Atamızın tam karşısında yer almış bulunuyordum. Rahmetli Recep Peker : "Hocaya soralım !" dedi... Gerçi sofrada Neşet Ömer ve daha birçok tanınmış tıp adamı vardı ama, onların hocası ve en yaşlı bulunmam dolayısıyla soru bana tevcih edildi. Bunun üzerine ben : "Efendim... Eğer sofrada sulu şeyler varsa pek lüzum yok. Fakat kuru yemekler varsa yarım bardak su midedeki kuru yemekleri yumuşatıp yoğurmaya yeterli gelir." der demez. (Rahmetli su içmekten pek hoşlanmazdı.) : "İşte efendiler bu konu burada biter !" buyurdu. Sonrada bana memnun bir şekilde gülümsedi. - Şu günlerde sizi düşündüren bir şey var mı ?... Tedirgin eden bir şey ?... - Yalnızlık... Bu beni çok üzüyor... - Öğrencilerinizden şimdi hayatta kimler var ? - Pek çok. Ama meşhurlarını soruyorsanız Kazım İsmail Gürkan, Şerif Egeli, ve üniversitelerdeki hocaların birçoğu benim öğrencilerimdir... - Bugünün gençlerine bir tavsiyeniz var mı ? - Dinç ve diri kalmak, uzun yaşamak istiyorlarsa yaptıkları işleri eksiksiz yapmanın huzuru içinde yaşasınlar. Daima iradelerini kullansınlar. İradesiz insan pusulasız gemi gibidir... Üst fotoğrafta Refik hoca ömrünü tükettiği laboratuvarda. Milyonlarca hayatı kurtaran aşı ve serumları, hatta bugün Amerika'dan gelen yoğurt mayasının esasını burada meydana getirdi... 1960 Hayat Dergisi. |