Hulusi Kentmen Balıklara, kuşlara, hayvanlara, bitkilere karşı büyük sempati besleyen tabiat aşığı Hulusi Kentmen bütün bunların yanı sıra insanları da çok severmiş. Beyoğlu'nda yeni yapılan bir binanın hemen hemen bütün odaları daha yapı bitmeden tutulmuştu. Yalnız en üst katta birkaç boş oda vardı. Güneş görmeyen bu odalardan birisi tutulduğu gün hemen yazı masası, koltuklar, küçük masalar, kitap rafları ile döşeniverdi. Her yer bir anda güzelleşmişti. Odanın ve yazıhanenin ilk sahibi olan Hulusi Kentmen burada kendi film işlerini görüyordu. Filmde oynamadığı günlerin sabahın erken saatlerinde buraya geliyor, dinleniyor, kitap okuyor, balıklarıyla uğraşıyordu. Hulusi Kentmen'in bu birkaç aylık yazıhanesinde küçücük bir akvaryum bulunuyordu. -Eskiden çok balığım vardı. İki binin üstünde olan balıklarımı otuz, otuz beş tane olan büyük akvaryumlara dağıtmıştım. O sıralarda bahriyede astsubay olarak bulunuyordum. Bir gün hepsini deniz müzesine hediye ediverdim. Onlarla bu sefer müzede uğraşıyordum. Astsubay iken bir yandan da Ses tiyatrosunda oynuyormuş. Bir gece "O adam" adlı oyunlarını oynamadan beş, on dakika önce fuayeye kendi kumandanı gelmiş. Kumandanından yarı utanarak, yarı korkarak dublörü olmadığı halde sahneye çıkmamış. Yerine birisini çıkarmışlar. Ertesi gün kumandanının kendisini seyretmek için tiyatroya geldiğini ama onu göremeyince çok üzüldüğünü duyunca pişman olmuş. İlk olarak Kadıköy halk evinde 1938'de "İstiklal" oyunu ile sahneye çıkan Hulusi Kentmen çeşitli tiyatrolarda oynamış. Oynadığı 65 oyun arasında "Hisse i şayia", "Süt kardeşler", "Çoban", "Otello", "Mahcuplar" var. 1911 yılının mayıs ayında doğan Hulusi Kentmen tiyatroya başladıktan iki yıl sonra da sinema alanına atılmış. İlk çevirdiği film de "Sürtük" adını taşıyormuş. Ondan sonra da "Senede bir gün", "Şehitler kalesi", "Akıncılar", "Köroğlu" ve şu son yıllarda da belli başlıları "Ayşecik'ler" olan hemen hemen yüze yakın filmde oynamış. Hulusi Kentmen'in yazıhanesi çiçeklerle donatılmış. 15-20 saksı odayı süslüyor. "Benim bir de çiçek koleksiyonum vardır" diyor. "Fırsat buldukça hemen her çeşit çiçeği, tabii saksısıyla beraber eve taşırım. Ev begonya cinsleri, kauçuklar ve daha başka çeşitli bitkilerle doludur. Son olarak pilatisarium adında bir bitki buldum. Toprağını da kendisi yapıyor. Bir mantarın üstüne koyuyoruz orada kendisine zemin hazırlıyor. Ona bakmak güç ama yaşatmaya çalışıyoruz." Hulusi Kentmen'in en çok sevdiği şeylerden birisi de hayvanlar. Tavşan, köpek, balık, kanarya ve hemen hemen bütün kuşlar. Her biriyle ilgili başından geçen birçok hikayeleri var... "Bir gün Suzan Yakar bana iki tavşan getirdi. Ona bir arkadaşı hediye getirmiş. O da tavşan uğursuz deyip bana devretti. Benim uğura, şuna buna inancım olmadığı için hemen kabul ettim. Çalıştığım yerin bahçesine koydum. Biri erkek diğeri de dişiymiş. 10 gün sonra 7 yavruları oldu. Bir gün geldim ki bahçede 80'den fazla tavşan dolaşıyor. Her gün birini alıp masama biblo gibi koyuyordum. Sonra onları da deniz hastanesine hediye ettim. Sonraları bir kanaryaya sahip oldum. Ama hayvancağıza bir türlü ötmesini öğretemedim..."...1962 Ses Dergisi. |